19 Ocak 2018 Cuma

Juno ile Jüpiter

.



 
 
Malumunuz gezegen isimleri, bilimsel bir anlamdan ziyade Roma ve Yunan mitolojilerinden esinlenerek koyulmuş.....

İçten dışa sırasıyla Güneş (Helios, Apollo) Merkür, Venüs, Dünya “Gaia” Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve 24 Ağustos 2006 tarihinde Uluslararası Astronomi Birliği tarafından gezegen olmaktan çıkarılarak cüce gezegenlere dahil edilen Pluton. Ay (Luna) başta olmak üzere gezegenlerin uyduları, Mars ile Jüpiter arasındaki asteroid kuşağındaki cüce gezegen Ceres. Hepsi de mitolojik karakterlerden birinin ismini taşıyor......

Gezegen isimleri ile başlayan alışkanlık keşif için gönderilen uzay aracı isimleri (Apollo serisi, Phoenix, Ulysses, Irıs, Juno) ile sürdürülüyor.....

“Juno ile Jüpiter” mitolojide sevgili oldukları için Jüpiter’e gönderilen uzay aracının ismi de JUNO olmuş doğal olarak….





  

Şüphesiz Türkler, Sümerler, Babilliler, Mısırlılar, Çinliler de tarih boyunca gökyüzünü keşfettikçe gördükleri nesnelere isimler vermişler.
Türkler Güneş’e Kün-Toyon demişler, gezegenlere (Gazanfer) sırasıyla;  Erdenay, Çolpan (Çoban Yıldızı), Yertinç, Kızıldız, Erendiz, Sekendiz, Altayhan, Talayhan.

Arapça ve Farsça’da ise Güneş’e “Afitap, Şems”, gezegenlere (Seyyare) sırasıyla; Utarid,  Zühre, Merih, Müşteri, Zuhal, Uranüs, Nebtün ve Ay'a  Mah, Kamer ismi verilmiş…..





   
Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn çıplak gözle görülebilen gezegenler olup en iyi gözlenebilenleri Venüs ve Mars.
Jüpiter; Venüs ve Mars gezegenlerine kıyasla daha uzun süre gözlenebilen bir gezegen. Kavuşum dönemi yaklaşık olarak 13 ay,  bu 13 ayın beş ayında geceleri, beş ayında gündüzleri daha net gözlemlenebiliyormuş.

Jüpiter’in  kaydedilen ilk gözlemi M.Ö.  sekiz bin yılında Babilliler tarafından yapılmış. Galileo ise 1610 yılında Jüpiter'in en büyük dört uydusunu (Io, Europa, Ganymede ve Callisto) keşfetmiş.....
 






Jüpiter’de; "bir gün” ekvatorda 9 saat 50 dakika, kutuplarda 9 saat 55 dakika, “bir yıl” yani “Güneş'in çevresinde bir tur atması” 4332 Dünya günü (yaklaşık 12 yıl) sürüyor ve Güneş'e uzaklığı 750 milyon kilometre, güneş ışığı Dünyamıza 8 dakika 20 saniyede, Jüpiter’e 43 dakikada ulaşıyor.




 


NASA (Uluslararası Uzay İstasyonu)  tarafından 2011 yılında fırlatılan insansız uzay aracı JUNO, “5 yıl süren” yolculuğun ardından Jüpiter'in yörüngesine 4 Temmuz 2016 girmiş.
Juno’nun Jüpiter’e yaklaştıkça devasa yerçekimi nedeniyle hızı artarak 240.000 kilometre/saat hıza ulaşmış ve insan yapımı en yüksek hıza ulaşan nesne unvanını almış.
Jüpiter yörüngesinde "Perijove 0" noktasına (uzay aracının Jüpiter'e en yakın olduğu nokta) yerleşen ve kamerası JunoCam ile elde ettiği görüntüleri belli aralıklarla paylaşan Juno’nun görevi bu yıl Şubat ayında bitecekmiş.
Görüntüler hayranlık verici güzellikte, nefes kesici, muhteşem, müthiş......
 
 
 


10 Ocak 2018 Çarşamba

Kibir İle Tezellül Arasında “Tevazu'da” Dengeyi Bulabilmek Kolay Mı?????

.

 

Geçen hafta çok değerli bir öğretim üyesinin emeklilik törenine katılmıştım. Böyle törenlerde adettendir, başta emekli olan kişi olmak üzere yakınları kürsüye çıkıp konuşma yaparlar. Özellikle uzun yıllar beraber çalışılan mesai arkadaşları geçmiş günlerden değişik anıları anlatırken bol bol emekli olan kişiyi öven cümleler kurarlar.....

Ama ne hikmetse, kürsüye çıkan herkesin anılarını paylaşırken konuşmalarını daha çok kendilerini öven cümlelerle süslemeleri dikkatimi çekti. Hangi düzeyde olursa olsun insanın önce kendini övmelere doyamadığını, tevazuda zorlandığını bir kez daha anladım.....

Oysa başta dinimiz olmak üzere bütün dinler, gurur ve kibri yasaklar, alçakgönüllü ve tevazu sahibi olmayı tavsiye eder insanlığa…..

Kibir, insanın kendisini olduğundan büyük görmesi, başkalarını ise kendinden küçük görerek gururlanması, tezellül ise kendini hor ve hakir görmesi, başkalarından aşağıda tutmasıdır. 

Mütevazı davranışlar, insanların birbiriyle anlaşmasına, destek olmasına ve birbirini sevmesine yardımcı olur. Kendini övmekten kaçınan, teşekkür etmeyi bilen, takdir cümleleri kurabilen, empati yapabilen, merhamet sahibi  “alçak gönüllü ve tevazu içindeki insanlar” huzur ve dinginlik hissederler.....   

Kibirli davranışın makbul olmadığı gibi mütezellil davranış ta pek makbul değil…..
Belki de Spinoza’nın dediği gibi  “Kendini hep küçük gören, kibirli olmaya en yakın insandır.”  


 
 
 
 
 
 

Kibir ile Tezellül arasında “Tevazu'da” dengeyi bulabilmek için Divan Edebiyatının büyük şairi Şeyh Galib’in dizelerini okuyup düşünelim…..
 
Ey dil ey dil neye bu rütbede pür-gamsın sen
Gerçi virane isen genç-i mutalsamsın sen
Secde-ferma-yi melek zat-ı mükerremsin sen
Bildiğin gibi değil cümleden akdemsin sen
Ruhsun nefha-i cibril ile tev’emsin sen
Sırr-ı Hak’sın mesele-i ısi-i meryemsin sen

Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen.