Geçtiğimiz
pazar günü Ankara Büyük Tiyatro'da izlediğim bu muhteşem oyun, beni derinden
etkiledi, hatta şiddetle sarstı. Bir an bile dikkatim dağılmadan, bazen
nefesimi bile tutarak bütün algılarımla izledim ve hissettim.
Ankara Devlet
Tiyatrosu müthiş bir şekilde sahnelemiş bu oyunu. Görkemli, haşmetli, şahane,
ne desem ifade etmeye yetmeyecek. Hiçbir detayı ...mış gibi yapmayıp yaşatan,
zamanda yolculuk yaptıran dekoruyla, müziğiyle, ışığıyla ve şahane
kostümleriyle her zaman ki gibi fevkaladenin fevkindeydi. Gözlerinden
fışkıran o vahşi hırsla, üstün performansıyla
tam bir lady Macbeth'ti, usta oyuncu İpek Çeken.
İyi kalpli,
vefalı ve güçlü bir komutan olmasına rağmen karısının tahakkümünde aciz
insandan canavara dönüşen “Macbeth” rolünde; mükemmel ses tonu ve
sahnesiyle Sinan Pekinton süpeeeeerdi.
Diğer oyuncular da inanılmaz harikaydılar. Selamlama sahnesinde, oyunun etkisinden,
sanatçıların gösterdikleri başarıdan, o başarıdan aldıkları yorgunlukla
harmanlanmış duruşlarına duyduğum hayranlıktan yine ağladım, hem de çok
ağladım.
Başta Bozkurt Kuruç olmak üzere bize bu atmosferi
yaşatan, katkısı olan herkese çooooooook teşekkürler, ellerinize sağlık…..
* * * * *
Macbeth’in hikayesi ölümsüz. Dört yüz yıl önce yazılmasına rağmen,
insanlık tarihi kadar eski ihtiras yükü ve iktidar hırsıyla halen ilk günkü
etkileyiciliğini koruyor.
Tarih kitaplarında yer alan savaşların ve başarıların
arkasında taptaze canlı kalan, hiç eskimeyen, modası geçmeyen, deneyimlerle
beslenip daha çok olgunlaşarak günümüze taşınan en büyük mirastır, kültürdür
"yükselme hırsı". Hepsi benim olsun açlığı.
Kardeşin kardeşi, evladın babayı, babanın evladı,
dostun dostu gözünü kırpmadan kendini sonsuz haklı hissederek ve çevresine
hissettirerek yok ettiği.
"İnsana
rahat nefes aldırmayan kuruntularla,
Beynimizi bir işkence masasına çevirmektense,
Ölüp rahat etmek daha iyi,
Rahat etmek için öldürdüklerimizle."
Beynimizi bir işkence masasına çevirmektense,
Ölüp rahat etmek daha iyi,
Rahat etmek için öldürdüklerimizle."
Sınırsız hırs uğruna, çevresindekilere sevgiyle ve dürüstçe yaklaşan iyi
kalpli insanlara, en yakınındakiler hep mi ihanet eder, hep mi kötülük yapar ve
hep mi kötüler kazanır......
Bu muhteşem eserde, 11. yüzyılın
(1040-1057 yılları)
İskoçya'sında yaşanan olaylar William Shakespeare tarafından 17.
yüzyılın başlarında anlatılmış ve ilk kez 1606 yılında sahnelenmiş. Gelmişiz 21.
yüzyılın başlarına, insanlar kötülük ve entrika yapma konusunda yine aynı, değişen pek bir şey yok. Gelişen
teknoloji ve giysilerin modasından başka.
Macbeth'in hikâyesi, genellikle “güç düşkünlüğü ve arkadaşlara ihanet
konularında örnek bir hikâye olarak gösterilir”. Bende kendi yakın tarihimde
yaşadığım dostlarımın ihanetinden sonra "bana herşey seni
hatırlatıyor" modundayım ki, oyun bu nedenle beni benden aldı. Tarihin tragedyalarında eğer kendimize yapılan haksızlıkları ve yaşadıklarımızı hissediyorsak yani “deja-vu”
duygusuna kapılıyorsak bu duyguya tarihin tekerrürü mü denir, acaba başka bir
şey mi denir? Bilemiyorum. Shakespeare’in
dehası ve eserleri
için "bir döneme değil, tüm zamanlara ait" denilmesinin manası, tam
da bu olsa gerek.
* * * * *
Önce Glamis Beyi sonra Cawdor Beyi olmakla
yetinmeyerek açgözlülükle
krallık düşleri kuracak kadar sonsuz
ihtirastan gözü dönmüş Macbeth, yaptığı veya yapacaklarının sorumluluğunu
üstlenemeyecek kadar yüreksiz ve korkak. Özünde
iyi bir insan olsaydı bütün bu baskılara boyun eğmezdi. İçinde "özünde" bir hain taşımasaydı eğer, elinin
tersiyle itebilirdi karısını, vaat ettiği her şeyi ve hakaretlerini.
"En kestirme yoldan gidecek yürek yok sende.
Yükselmek istemesine istiyorsun.
İçinde hırs yok değil,
Taş
gibi de bir yüreğin olmalı yanında."
Diyerek ona
cinsellikle desteklenmiş bir otorite uygulayan karısını gaddarlığının müsebbibi
olarak gösteriyor. "Selam geleceğin hükümdarı" diyerek kendisini selamlayan cadılarda en büyük bahanesi. Sanki hiç istemiyormuş
gibi kendini kandırmaya çalışıyor.
"Neden yok onu
öldürmem için, beni mahmuzlayan tek şey, kendi yükselme hırsım" diyerek itiraf ediyor nihayet gerçek duygularını.....
Oysaki kral Duncan, Macbeth’e;
"Sen yüreğime
diktiğim bir fidan gibisin,
Geliştirip büyütmeye çalışacağım seni" diye
iltifat ediyorken, onu öldürüyor.
Macbeth,
"Yürekli adam, üstelik akıllı ve yiğit"
dediği arkadaşı Banquo'yu bile
düşman gördü ve öldürtüyor, sonra da korkudan hayal görmeye
başlıyor.
Hep
böyle olmaz mı, en güvendiğiniz anda, en sevdiğinizden, en büyük darbe gelmez
mi? Günümüzde bazen Macbeth
gibi karısının bazen kocasının bazen danışmanının bazen de onun bunun baskısı
bahane edilerek nice dostlar feda edilmiyor mu?
Sonunda.......
İlahi adalet mutlaka tecelli ediyor, kimsenin ahı kimsede kalmıyor. Herkesin yaptığı
sonunda ayağına dolanıyor ve onu yok ediyor. Zalimler hak ettikleri cezayı
buluyor bu dünyada veya bulacaklardır öbür dünyada. Malcolm ve
Macduff karakterlerinde iyi, vefalı, cesur insanların da olduğunun, her şeye
rağmen sonunda kötülerin bertaraf edilebileceğinin, iyilerinde kazanacağının
umudunu vermiş Shakespeare taaaa uzaklardan.
.
* * *
* *
Bu dünyada sadece iyilik düşünen, iyilik yapan, iyi insanlara öbür dünyada
iyiliklerinin mükafatı bol bol verilecektir inşallah.Bu dünyada kötülere rağmen iyilerin de kazanma umudu
var. Bunu biliyorum, hissediyorum ve gönülden diliyorum.
Ve William Shakespeare'in umut dolu bir şiirini
paylaşmak istiyorum.
Hayatı Hissedin
ve Onu Yaşayın
Kendimi her zaman mutlu
hissederim.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü kimseden bir şey ummam, beklentiler daima yaralar.
Hayat kısadır, öyleyse hayatınızı sevin.
Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin.
Sadece kendiniz için yaşayın ve konuşmadan önce dinleyin,
Yazmadan önce düşünün, harcamadan önce kazanın,
Dua etmeden önce bağışlayın, incitmeden önce hissedin,
Nefret etmeden önce sevin, vazgeçmeden önce çabalayın,
Ölmeden önce yaşayın.
Hayat budur, onu hissedin,
Yaşayın ve ondan hoşnut olun.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü kimseden bir şey ummam, beklentiler daima yaralar.
Hayat kısadır, öyleyse hayatınızı sevin.
Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin.
Sadece kendiniz için yaşayın ve konuşmadan önce dinleyin,
Yazmadan önce düşünün, harcamadan önce kazanın,
Dua etmeden önce bağışlayın, incitmeden önce hissedin,
Nefret etmeden önce sevin, vazgeçmeden önce çabalayın,
Ölmeden önce yaşayın.
Hayat budur, onu hissedin,
Yaşayın ve ondan hoşnut olun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
.