3 Ekim 2014 Cuma

Paran Çoksa Kefil, Vaktin Çoksa Şahit Ol




Bu atasözümüz bir çok atasözümüz gibi bütün zamanlar için geçerliliğini koruyor. Atasözünün birinci bölümüyle ilgili herkesin bildiği birçok hikaye vardır mutlaka. Sevdiklerine güvenip kefil olduğu için aylarca maaşına haciz koyulan bir çok kişiyi biliyorum.
  
Ben atasözünün ikinci bölümüyle ilgili bir anımı paylaşmak istiyorum bugün. Bir süre önce çok sevdiğim kız arkadaşlarımdan biri olan Müge'yi çok ama çok sevdiği eşi aldatmış ve bunu lök diye ona söylemişti vefasız. Müge'ciğim bir pazar sabahı ağlamaktan perişan boğuk bir sesle beni aradığında koşarak yanına gitmiştim. Kızcağız öyle aşık, öyle şaşkın ve çaresizdi ki. Bu şehirde hiç bir akrabası yoktu ve daha 11 aylık bebeğiyle ne yapacağını bilemiyordu. Nasıl melek gibi iyi kalpli bir insandır güzel arkadaşım. Eşiyle fakültede öğrenciyken büyük aşk yaşayarak evlenmişlerdi. Beraber başladıkları meslek hayatında eşi kariyerinde yükselirken arkadaşım hem çalışmış hem de evin yükünü güleryüzle gayet memnun bir şekilde sırtlamıştı.

İş yerinde uyumlu ve çalışkan, ev işlerinde becerikli mutlu mesut yaşıyorken, işi nedeniyle sık sık yurt dışına gidip gelen eşinin hayatına yeni birisi girmişti. Şimdi ne yapmak lazımdı. Diğer iki kanka kız arkadaşımızla kafa kafaya verdik, planlar yaptık. Feminist kız arkadaşlar olarak bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Önce Müge'mizi avutmaya çalıştık, inanmak istemiyor ve eşinin ona geri dönmesini bekliyordu. Eşiyle konuşmaya çalıştık, adam soğuk (cool) bir tavırla bizimle konuştu, hem suçlu hem güçlü bir havayla net bir şekilde evliliklerinin bittiğini söyledi. Bizim bu iletişim kurma gayretimizi küçümsediğini belirten cümleleri de söylemeyi ihmal etmedi üstelik. Bizim ki daha ne olduğunu anlamaya çalışırken adam evi terketti ve hemen ardından bir sürü suçlamayla boşanma davası açtı. Üstelik ortak iki arkadaşlarını da şahit göstererek. Biz durur muyuz, hem arkadaşımızı çok seviyoruz, hem uğradığı bu haksızlığa fena halde içerlemişiz hem de sıkı feministiz. Eeeee tabii ki bizde boşanma davasına şahit yazıldık.

                            *    *    *    *    *
Bir çarşamba sabahı hep beraber saat sekizde ilgili mahkeme salonunun kapısına dizildik. Adliyenin koridorları öyle kalabalıktı ki, her dava için en az 10-15 kişi gelince geniş koridorlar bile yetmiyor gibiydi. Erken geldiğimiz halde oturacak yer bulamamıştık. Bizim kız, garibim zaten bembeyaz bir surat, tansiyonu iyice düşmüş, bayıldı bayılacak bir halde. Bende telaş içindeyim bu arada. Çünkü ilk defa mahkemeye gelmişim, ne söyleyeceğimi nasıl söyleyeceğimi tekrarlayıp duruyorum bir heyecan bir heyecan. Bir yandan arkadaşımın durumuna çok üzülüyorum, annesine ve ona umut verici cümleler kurmaya çalışıyorum.

Hakim bey bana nasıl hitap edecek acaba, sen mi diyecek, siz mi diyecek, oturmama izin verecek mi, ayakta mı soru soracak merak ediyorum, elim ayağım birbirine dolanmış bir haldeyim. Benimde tansiyonum düştü ve ağlamaya başladım. Neyse birileri oturacak yer verdi, diğer kankamız daha soğukkanlı bir kız, çay ve tost alıp geldi ve biz biraz kendimize gelebildik. Bu arada yan mahkemenin hakimi hastalandığı için iki mahkemenin davaları birleştirildi, bizim kızın davasına saat 14.00'da sıra geldi. Saatlerce şahitlik yapmak için sıramı bekledikten sonra dizlerim titreyerek mahkeme salonuna girdim ve hakim beyin karşısında yerimi aldım nihayet.

Hakim bey sağolsun, ara vermeden çalışmasına ve onlarca davayı görmesine rağmen öyle kibar öyle sakindi ki. Bana "lütfen oturabilirsiniz doktor hanım" dedi. Ben kendimi çok iyi hissederek şahitlik vazifemi yerine getirdim. Arkadaşımın nasıl iyi bir insan olduğunu, eşini ne kadar çok sevdiğini falan söyledim sanırım.  Būtün günüm duygusal iniş çıkışlar içerisinde şahitlik yapmak için geçmişti ve  bir kaç günde sakinleşebilmiştim ancak.

                          *    *    *    *    *
Sevgili Müge'ciğim şahitlik maceramı öylesine minnet ve şükran duygularıyla herkese anlattı ki bir ay kadar sonra eşinin şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açtığı başka bir arkadaşımız şahidi olmamı benden rica etti. Tabii ki kabul etmedim, çünkü üç önemli nedenim vardı; bu arkadaşım benim için Müge gibi özel değildi bu bir, arkadaşımı karısı boşamak istiyordu ve ben prensip olarak çok mecbur kalmadıkça bir boşanma davasında bir hemcinsime karşı şahitlik yapamazdım bu iki ve en önemlisi şahitlik yapmak benim için çok travmatik olmuştu.bu da üç......,


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

.